Telefon
Whatsapp

Ayim Kararları Işığında Ceza Yargılamasıyla Bağlantılı İdari Davalarda Masumiyet Karinesi

Makaleler > Ayim Kararları Işığında Ceza Yargılamasıyla Bağlantılı İdari Davalarda Masumiyet Karinesi

AYİM KARARLARI IŞIĞINDA CEZA YARGILAMASIYLA BAĞLANTILI İDARİ DAVALARDA MASUMİYET KARİNESİ

En genel anlamıyla masumiyet karinesi, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılmamasını ifade eder. 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca yapılan oturumda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11.maddesinin birinci fıkrasında, “Bir suç işlemekten sanık olan herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır” hükmüne yer verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin 2. paragrafında, bir suç ile itham edilen herkesin, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinde, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmektedir.

Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bu güvencenin sağlanabilmesi için suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin, yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilmemesi ve suçlu muamelesine tabi tutulmaması gerekir50. Zira yargı makamları ve kamu otoritelerinin, kişinin suçlu olduğu önyargısıyla hareket etmesine imkân tanınması halinde, masumiyet karinesinin sağladığı güvencelerin teoriden öteye geçemeyeceği açıktır51. Bu sebeple ceza davasıyla bağlantılı idari davalarda masumiyet karinesine özen gösterilmesi gerekir.

Kişi, ceza yargılamasından mahkûmiyet dışındaki bir hükümle beraat etmiş ise, idari davada masumiyet karinesinin rolü daha da önem kazanır. Burada ceza davasından beraat eden kişinin, idari davada mahkûm edilmesinin masumiyet karinesine uygun düşüp düşmediğinin belirlenmesi gerekir. Bilindiği gibi ceza yargılaması ve idari yargılama farklı amaçlara hizmet eder. İdari yargılamada delil standardı, ceza yargılamasına göre daha düşüktür. Bu sebeple beraata karar veren ceza mahkemesince kullanılan delillerin, hukuk mahkemesince değerlendirilmesi masumiyet karinesiyle çelişmemektedir. Başka bir anlatımla kişinin beraatına karar verilirken değerlendirilen deliller, idari davada kişinin mahkûm edilmesine sebebiyet verebilir.

Bu husus pek çok AYİM ve Ahim Kararında dile getirilmiştir. Örneğin Sebatullah Altın (Başvuru Numarası: 2013/1503 Karar Tarihi: 2/12/2015 R.G. Tarih ve Sayı: 19/1/2016-29598) kararında geçen ve karar içinde atıfta bulunulan kararlarda açıklayıcı ifadelerde bulunulmuştur. Şöyle ki "Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." 23. Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir: "Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır."

"...Yine ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen bu karara esas teşkil eden yargılama sürecine dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelişir. (Kürşat Eyol, § 29)."

"...ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği ve bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda ise kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle durumlarda Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü ve Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle suçlu sayılamaz (Uğur Ayyıldız, B. No: 2012/574, 6/2/2014, § 76).

"...Masumiyet karinesi, ceza yargılaması kapsamında bir usul güvencesi olmasına rağmen buna ilişkin korumanın uygulanabilir olması ve etkili şekilde sağlanabilmesi için beraat eden veya bir şekilde hakkındaki ceza yargılaması devam etmeyen kişilerin, kamu görevlileri veya otoritelerinin suçlu muamelesine maruz kalmalarını önlemelidir. Bu kapsamda ceza davasını takip eden "ceza yargılaması niteliğinde olmayan herhangi bir yargılamada" da (hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesine özen gösterilmelidir. (Mustafa Akın, B. No: 2013/2696, 9/9/2015, § 38).

Bir diğer başvuruda ise (E. Ş. BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/682) Karar Tarihi: 19/11/2014 R.G. Tarih-Sayı: 7/3/2015-29288) müvekkilimin düştüğü durumla çok benzer bir olay meydana gelmiş ve şu şekilde açıklanmıştır: "Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti "asıl" olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26). (...) Bu çerçevede, ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda, kişi hakkında beraat kararı verilmiş olmasına rağmen, bu karara esas teşkil eden yargılama sürecine dayanılması ve bu şekilde beraat kararının sorgulanması masumiyet karinesi ile çelişir. (...) açıklamalar çerçevesinde, kaybolan tabanca sebebiyle kendisinden istifade edilemeyeceği kanaatine varılarak TSK’dan ilişiği kesilen başvurucunun açtığı iptal davasında, başvurucu hakkındaki beraatla sonuçlanmış olan ceza yargılamasına atıfta bulunulduğu ve suçluluğu mahkeme kararlarıyla sabit olmayan başvurucunun yargılamaya konu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının karara yansıtıldığı anlaşıldığından, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Anayasa Mahkemesi 2016/3267 numaralı bireysel başvuru üzerine verdiği 28/01/2020 tarihli kararında da masumiyet karinesine ilişkin "Güvence aynı zamanda diğer tüm idari ve adli makamların da işlem ve kararlarında, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçlu olduğu yönünde ima ya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında değil ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreç ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir..." tespitinde bulunmuştur.

Yani AİHM’e ve AYM'ye göre masumiyet karinesinin etkisi ceza davasının yalnızca sonucuyla sınırlı değildir. Masumiyet karinesi ceza yargılamasının tamamında ve ceza yargılamasına bağlı diğer yargılamalarda dikkate alınması gereken bir ilkedir.


Jackson, D. J., Summers J. S. (2012), The Internationalisation of Criminal Evidence Beyond the Common Law and Civil Law Traditions, Cambridge Üniversitesi Yayınları, s. 200;

Gökhan Çayan, İdari Yargıda Masumiyet Karinesi: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Ve Anayasa Mahkemesi İçtihatları Açısından Bir Değerlendirme Dergipark




Merhaba, Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?